Hande Doğandemir ile Serkan Çayoğlu Hayatımın Aşkı'nı anlattı
- 15.05.2016 01:00
'Hayatımın Aşkı' dizisiyle izleyici karşısına çıkmaya hazırlanan Serkan Çayoğlu ve Hande Doğandemir, Hürriyet'ten Hakan Gence'ye konuştu.
Etrafındaki arkadaşlarının çoğu evlendi. Kalanlar da evlilik hazırlığında... Şimdi sıra Gökçe’de... Çalıştığı reklam ajansının müdürü Demir’i kendine âşık etmeli... Kanal D’nin yeni dizisi ‘Hayatımın Aşkı’ bu eksende ilerleyen bir romantik komedi. Dizinin başrol oyuncuları Hande Doğandemir ve Serkan Çayoğlu’yla buluştuk, dizide canlandırdıkları karakterleri mercek altına aldık, “Hayatınızın aşkını buldunuz mu” diye sorduk. Doğandemir: “Öyle biri olsa hayatımda olurdu.” Çayoğlu:Bulsam hissederdim
Son dönem edebiyatta, televizyonda, sinemada kadın karakterlerin çoğu yalnız, sevgisiz ve hepsi ideal erkeği arıyor. Bir an önce evlenmek istiyorlar. Bu dizide de Gökçe karakteri öyle. Gerçekten kadınlar için bir an önce evlenip yuva kurmak bu kadar önemli mi? Hande Doğandemir: Türk toplumunda evlenip aile kurmak üzerine bir baskı var. Ama bu algı yavaş yavaş yıkılıyor sanırım.
Benim de yakın arkadaşlarım evlendi, hepsinin çocukları oldu. Kendimi bu konuda hiç mağdur hissetmiyorum. Artık daha geç evlenip daha geç anne olunabiliyor.
Eskiden erkekler kadınların peşinden koşardı. Şimdi dizilerde tam tersi oluyor. Durum ne ara değişti? H.D.: Bu algının sebebi kadınların eskiye nazaran kendileriyle daha rahat dalga geçmeleri olabilir. Kadınlar artık daha özgüvenli. Ne istediklerini biliyorlar ve daha rahatlar. Birine âşık olunca duygularını özgürce ifade edebiliyorlar. Oysa eskiden her şeyi karşıdan bekliyorlardı.
Serkan Çayoğlu: Dediğin gibi olabilir. Ama bence erkekler bunu daha gizli kapaklı yapıyor. O yüzden de sanki kadınlar erkeklerin peşinden koşuyor gibi algılanabiliyor.
Uzun zamandır ekranda romantik komedi hikâyeleri anlatıyorsunuz. Çözdünüz mü aşkın şifresini? H.D.: Mümkün değil. Ama kendimce şunu söyleyeyim; aşk motive eden bir duygu. Hayatına, yaşamındaki en ufak şeyi bile paylaşmak istediğin biri giriyor... S.Ç.: Aşk, beni enerjik yapıyor. Âşık olduğumda aklımda sadece iş olmuyor. Hayatıma başka heyecanlar giriyor.
Dizideki karakterleriniz gibi hayatızın aşkını bulabildiniz mi? H.D.: ‘Hayatımın aşkı’ tanımını bir kalıba sokmam mümkün değil. Ama öyle biri olsa herhalde şu an hayatımda olurdu. S.Ç.: Her aşk insana farklı şeyler hissettiriyor. Tabii âşık oldum ama hayatımın aşkı dediğim kişiyi bulsam, hissederdim.
** Ankaralıyım. Annem maliyeden, babam bankadan emekli. Sosyal hayat orada İstanbul’a göre daha kısıtlı olduğu için Ankara’da dostluklar daha güçlü oluyor, kenetleniyorsun. Ankaralı olmak kültürel olarak da kendini daha çok geliştirmeni sağlıyor. Oranın kapalılığıyla kendi içine dönüyor, besleniyor ve kendinle daha çok vakit geçiriyorsun.
** Üniversitede sosyoloji okudum. Bu alanda Türkiye’de iş yapabileceğiniz geniş bir alan yok. İletişim sosyolojisi üzerine tez yazdım. Bu yüzden kamera arkasında işe başladım. Liseden beri tiyatroyla da ilgileniyordum. Çalışırken oyunculuk eğitimi almaya başladım ve kendimi bu mesleğe ait hissettiğimi fark ettim.
** Kariyerimde yavaş adımlarla ilerledim. Önemli olan, yaptığım işin altını ne kadar doldurduğumdu. Sabrettim. Stajyerlikten başladım, çay bile taşıdım. Ama iyi ki böyle oldu. Yoksa ne kıymetini bilirdim ne de üstüne bir şeyler koyabilirdim.
** Çevreme baktığımda eskisine göre biraz daha yalnız bireyler olduğumuzu görüyorum. Sosyal medya ve internetin hayatımıza girmesiyle yalnızlaştık. Bunun yanında teknoloji bilinciyle doğan, çok zeki bir nesil geliyor.
** Yeni nesil apolitik sanırdık ama değilmiş. Çok bilinçli gençlerle karşılaşıyorum, bu da bana umut veriyor. Bence artık yeni nesille bir şeyleri ifade biçimi şekil değiştiriyor. Sokağa çıkmak yerine sosyal medya üzerinden fikirlerini söylüyorlar. Bazıları kimliğini saklıyor ama belki de kendilerini daha özgür hissediyorlar.
** Bir sosyolog gözüyle ekrana baktığımda gündüz kuşağı programlarında şunu görüyorum: Hepimizin hayatında sorunlar var, o yüzden başkalarının sorunları olduğunu da görmek, izleyenleri rahatlatıyor. Ülke olarak zor bir dönem geçirdik. İnsanlar dizilerde biraz kafalarını dağıtacak, gülecekleri şeyler izlemek istiyor. Romantik komedi bu yüzden ilgi çekiyor.
** Güzellik hiçbir zaman tek başına yeterli değil. Önemli olan inandırıcı olmak. Ekranda fiziği manken gibi olan insanlar görmek istiyoruz, bu belki de Türkiye’ye ait bir şey. Ama benim hiç öyle dertlerim olmadı. Tek isteğim iyi ve inandırıcı bir oyuncu olmak.
** Giresunluyum ama Almanya’da doğup büyüdüm. Annem-babam özel sektörde çalışıyor. Ailem beni ve kardeşimi Türk kültürüyle yetiştirdi. 18 yaşıma kadar ailemle yaşadım. Sonra üniversite için şehir değiştirdim. Ve ekonomi okudum.
** Benimki bir sokakta keşfedilme hikâyesi. Almanya’da bir kere yolda, bir kere de bir kafede otururken iki farklı fotoğrafçı benimle çalışmak istediğini söyledi. Bu teklifler üzerine bir ajansa kaydoldum. Ve okurken bir yandan modellik yapmaya başladım. Mesela bir teklif geliyordu, Portekiz’e gidiyordum, orada çalışıp harçlığımı kazanıyordum. Üniversitede son sınavımı verir vermez de Türkiye’ye geldim.
** Üniversitede küçük bir tiyatro kulübümüz vardı. Orada oyunculuk yapmaktan zevk alıyordum. Türkiye’ye gelince de profesyonel anlamda dersler aldım. Çevremdekiler “Yeteneğin var, bunun üzerine düş” deyince motive oldum. Ve bu işe devam ettim.
** Türkiye’de oyunculuk fırsatları kesinlikle Almanya’dan daha fazla. Orada kendi yapımları olan sadece birkaç dizi var. Genelde dizileri diğer ülkelerden alıyorlar. Ama Türkiye’de dizi sektörü çok büyük. Yine de kafaya koydum, Almancam, İngilizcem var. İleride Avrupa’da bir şeyler yapacağım. ? Fizik, bu meslekte hem avantaj hem de dezavantaj olabiliyor. Ama ben zaten fiziğimle değil, oyunculuğumla konuşulmak istiyorum. Obje gibi algılanmak istemiyorum.
** Bir kadına karşı tabii ki başta fiziksel bir çekim hissetmek gerekiyor ama benim için önemli olan samimiyet. Gülmeyi çok seviyorum. O yüzden karşımdakinin gülümsemesi önemli. Çapkın değilim, çok sakin, işinde gücünde bir adamım.
** İkiliyle sabahın erken saatlerinde Ulus Parkı’nda buluşuyoruz. Serkan Çayoğlu, önceden de kilolu değildi ama yeni rolü için kaslarını eritmiş ve ciddi anlamda incelmiş. Yeni görüntüsünden çok memnun, kendini daha rahat hissettiğini söylüyor.
** Bir süredir ‘Türkiye’nin en seksi erkekleri’ arasında adının geçtiğini düşünürsek karşımda etrafına çapkın bakışlar atan, her sözüyle kızların içini gıcıklayacak bir figür bekliyorum. Ama beklentimin aksine; karşımda sakin, masum görünen, seksi olmayı dert etmeyen bir adam buluyorum.
** Bu, Hande Doğandemir için hayatının en zor röportajlarından biri olsa gerek. Çünkü çok sevdiği anneannesini, röportajdan bir gün önce, Anneler Günü’nde kaybetti. Konuşurken sık sık uzaklara dalıyor. Yine de enerjisini vermeye çalışıyor. Kaynak: hurriyet.com.tr
