Başarılı oyuncu Sinem Öztürk, Hürriyet'ten Hakan Gence'ye önemli açıklamalarda bulundu. Başörtülü bir kadını canlandırdı, Atatürk dövmesini göstererek röportaj verdi, tartışma yarattı. Sonra başka aşkların karıştığı skandal haberleriyle boşanma sürecini izledik. Şimdi kadınların sevmediği, erkeklerin korktuğu fettan bir doktor olarak karşımızda. Sinem Öztürk ile yarattığı tüm kafa karışıklığı üzerine...
Kötüyü oynamak çok keyifli Sizi projelerde farklı rollerde görüyoruz. Bu, oyuncu için iyi bir şey. Geçen sezon başörtülü bir karakterken bu sezon çok seksi bir rolle karşımızdasınız. Geçiş zor oldu mu? - Bir kere buna özellikle dikkat ediyorum. Ters köşeler, şaşırtıcı ve mesleki anlamda geliştirici... Önemli olan, hayatın farklı renklerini yaşamak. Örneğin bu rolle içimdeki masum kadını öldürdüm, seksi kadını çıkardım.
Zorluk kısmına gelince, evet zor ama çok zevkli. Yine zor bir iş daha yükleniyorsunuz. Ekran başındaki izleyici için en azından bir sezon boyunca karakterinizle bir bütünsünüz.
Bu noktada dizideki tek kötü karakteri canlandırmak biraz risk almak demek mi? - Kötü olmaktan hiç korkmadım. Tam tersi kötüyü oynamak çok keyifli diye düşünüyorum. Keşke şimdiye kadar hep kötü karakterleri oynasaymışım. Bunun tek zor tarafı var: Sosyal medya eleştirileri.
Ne gibi? - Twitter’da izlerken bana sinirlenenler “Bir yerde yakalarsak ağzına kürekle vuracağız” gibi şeyler söylüyor. Ben takılmıyorum ama ailem üzülüyor.
Karakteriniz Melis onu istemeyen erkeklere karşı acımasız. Onlardan vazgeçmiyor ve sonuna kadar savaşıyor. Biraz da gözlemlerinize dayanarak soruyorum, bu karakterde çok kadın var mı etrafınızda? - Ne yazık ki! Gurursuz, onursuz çok kadın var. Kadın, naifliğini kaybetti.
Artık erkekler kadın, kadınlar erkek oldu. Neden? - Beğenilme ve her şeye sahip olma hırsıyla oldu bu. Peki siz?
- Hiçbir zaman öyle bir kadın olmadım. Birine zorla yapışmak ne kadına ne erkeğe yakışan bir şey. Karşımdakini çok sevsem dahi ondan bana karşı bir adım gelmediği sürece içime atarım. Ketumum. Duvarlarımı hemen indirmem ve içimde yaşarım.
Sessiz sakin bir kadın ve dövmeleri... Onlar içinizdeki asi ruhu mu temsil ediyor? - Bir tarafımla naif, bir tarafımla çok netim. Hayatta grilerim yok. İnsanlara yüzde yüz kredi vererek tanışırım ve dostluğa başlarım. Ama bir hatalarını görürsem de kendimi korumaya alırım. Bir de aslında geçmişe dönersek ben çocukluğumda çok asosyal bir tiptim.
Sebep aile mi? - Hayır, çok rahat ve anlayışlı bir ailem vardı. Bunun sebebi herhalde şişman ve koca, kırmızı yanaklı bir kız olmamdı. ‘Dansa Davet’ oyunu oynarken hiçbir erkek beni dansa kaldırmadığı için dayak yiyen hep ben olurdum.
Ne değişti de o utangaç kız ekranda başrolü kaptı? - Babam ortaokulda kendimi biraz daha ifade edebilmem için bir tiyatro grubuna soktu. Zamanla bu utangaçlık kırıldı. Zayıfladıkça da özgüvenim yerine geldi. Ardından sunuculuk dersleri aldım. Hitabet yeteneğimi geliştirdim. Marmara Üniversitesi’nde de sinema televizyon okudum.
Dövmelere dönecek olursak... - İşte zayıfladığım zamanlardı. İlk dövmemi 16 yaşımda yaptırdım. Şimdi bileğimde, ayaklarımda, sırtımda. Toplam yedi dövme var. Bunlardan biri de daha önceki bir röportajımızda fotoğraflarını çektiğiniz Atatürk dövmesi.
Kısa süre önce büyük aşkla başlayan evliliğiniz bitti. Buna Ali Sunal’la birlikteliğinizin sebep olduğu yazıldı. Ama siz konuşmadınız. İşin aslı nedir? - Ali Sunal’la geçen yaz ‘Yusuf Yusuf’ adında aralık ayında vizyona girecek bir film çektik. Ankara’da da çekimler için dokuz gün kaldık. Ama o kadar. O süreçte evliydim ve eşim de çoğu zaman yanımdaydı. Bu dedikodunun sebebi saçma sapan bir uydurma.
Bir kadın oyuncu olarak magazinle mücadele etmek zor geliyor mu? - Biraz baskıcı bir toplumda yetiştik. İnsanların kötü anlarını izlemeyi, onları yargılayıp eleştirmeyi çok seviyoruz. Ama kimse yeni bir fikir sunmuyor. Takdir etmekten çok, kınamayı seven bir toplumuz. Bunun sebebi herhalde dedikoducu ruhumuz. Kötü kalpli insan sayısı çok fazla. Buna da çok üzülüyorum.
Bazı internet siteleri Ali Sunal ile ilgili haberlerimi koydu. Altında bir sürü hakaret vardı. Zaten boşanma gibi zor bir süreçten geçerken bir yandan yorumlarla uğraşmak gerçekten kolay olmadı. Bu yüzden “İnsan unutarak yaşar” diye düşünüyorum. Unutmazsak halimiz harap.
Evliliği bitiren ne oldu? - Bazen kendinizi o eve ve yaşama ait hissetmezsiniz. Eğer iki insan birbirini anlamıyorsa bir yerlerde aranızda uçurumlar başlıyor. Konuşamıyorsun ve tahammül sınırın düşüyor. Hayatımda en çok değer verdiğim şey huzur. O huzur kaçtığı zaman karşılıklı konuşamamaya başlamıştık. Kendimi o eve ait hissetmedim.
Arkadaş kalanlardan mısınız? - Hayır. Buna çok da gerek yok. Demek yapamamış ve ayrılık kararı almışız. Bir çocuğumuz da olmadığına göre bu gerekli bir şey değil. Ayrılık sizi nasıl değiştirdi? - Daha güçlü olduğumu hissettim. Bir şeye umutlarla başlıyorsun sonra onun yıkıldığını görüp tekrar kendi ayakların üzerinde yeniden bir hayata güvenle adım atıyorsun. Ayrılık sonrası mutlu olmak için kimseye ihtiyacım olmadığını keşfettim.
Peki erkeklere bakışınızda değişen şeyler oldu mu? - Hayır öyle bir yara almadım. Şimdi hayatımda kimse yok ama kendimi aşka kapamadım. 30’uma bir kala hayatımda bir kırılma yaşadım. Şimdiye kadar hep insanları düşünerek yaşamışım. Fark ettim ki bunu yaparken her şeyi suya yazıyormuşum. Artık kendimi düşünüyorum ve çok huzurluyum. Yeni ev, yeni işin üzerine kendime yeni bir hayat kurdum.
Şişman ve koca kırmızı yanaklı bir kızdım ‘Dansa Davet’ oyunu oynarken hiçbir erkek beni dansa kaldırmadığı için dayak yiyen hep ben olurdum.
Sinem Öztürk, K.Atatürk dövmesiyle bu pozu geçen yıl vermişti. İlk dövmesini 16 yaşında, zayıfladığında yaptırdı. Şimdi bileği, ayakları ve sırtında 7 dövmesi var.
Kanal D’de yayınlanan ‘Hayat Yolunda’ dizisinde doktor rolüne hazırlanırken acil servis doktorlarının neler yaşadığını gözlemleyip hareketlerini izledik. Tahmin ettiğinizin aksine doktorlar sakin ve esprililer. DVD’ler gönderdiler. Bazı ameliyat sahneleri ve kalp masajlarını oradan izledik.