Tamer Karadağlı: Çapkınım diye rezil mi oldum yani?

Oyuncu Tamer Karadağlı, verdiği bir röportajda ilginç açıklamalar yaptı. Tamer Karadağlı, "Çapkınım diye rezil mi oldum yani?" dedi.

Tamer Karadağlı: Çapkınım diye rezil mi oldum yani?

Tamer Karadağlı, Posta Gazetesi'nden Şirin Sever'e verdiği röportajda hayatına dair biinmeyenlerini anlattı. İşte o röportajdan önemli bölümler:

İlk olarak 2002’de yayınlanan Türkiye’nin efsane dizisi ‘Çocuklar Duymasın’ yeniden çekiliyor. İki ay önce 50 yaşına giren dizinin ‘Taşfırın erkeği’ Tamer Karadağlı ile buluştuk. Diziyi, yeni yaşını, çalkantılı eski hayatını konuştuk. Hayırlı uğurlu olsun. Demek yeniden ‘Çocuklar Duymasın’ ha?
Teşekkürler, evet öyle oldu…

Birol Güven “Yeniden başlıyoruz” dediğinde ilk aklınızdan ne geçti?
‘Çocuklar Duymasın’ öyle bir iş ki, daha dün setteydik gibi geliyor. Oysa dört yıl olmuş!

Nedir bu dizinin sırrı? Yıllardır bitiyor tekrar başlıyor, eskimiyor...
Türkiye’nin gündemini, bir ailede olan biten bütün değişimleri yakından takip ediyoruz. ‘Çocuklar Duymasın’ küçük meselelerin dizisi aslında. Gündemdeki konular kadar evdeki perdeler gibi küçük mevzular... Bu yüzden hiç eskimiyor.

Bir aile dizisine de ihtiyaç vardı...

Kesinlikle. Türkiye çok ciddi dönemlerden geçti. Sokakta yürüyen insanların kaygıları var, yüzleri asık, gerginliklerden bıkmış. Bu dizi herkese tebessüm ettirecek.

Peki bu hamur nasıl tutuyor her seferinde?
Formülü doğru. Doğru yazar, doğru senaryo, doğru oyuncular. Doğru bir harman yani. Türk insanı bu aileyi sevdi. Nasıl ‘Recep İvedik’i sevenler kadar sevmeyenler varsa, bu da öyle, sevmeyenler de vardır. Ama şunu unutmayın, bir diziyi tutturmak dünyanın en zor şeyidir. O yüzden hâlâ izleyicisi varsa, tekrarları bile hâlâ bu kadar çok izleniyorsa neden vazgeçilsin ki?

Adı gerçekten ‘Çocuklar Duymasın-Güç Uyanıyor’ mu olacak?

Hayır ya… (gülüyor) Ben, Birol Güven ve Pınar Altuğ WhatsApp grubumuzda ‘Star Wars’a gönderme yaparken çıktı bu geyik.

Yeni isimler, sürprizler var mı?
Hayat nasıl değişiyorsa, dizideki insanların hayatlarında da değişikler olacak elbette. Artık çocuklar yok mesela, uzaktalar. Çaycı Hüseyin’in annesi gelecek, ‘Kükrek Kadriye’. Onu da Suzan Kardeş oynayacak. Annesi de onun gibi kükrüyor. Sonraa... İnşaat mühendisi Haluk emekli olmuştu ya, tekrar işe dönecek ve kentsel dönüşümle ilgili çok güzel konular işlenecek.

BELKİ DE O KADAR İYİ BİR OYUNCU DEĞİLİMDİR!
‘Haluk’ yine bıraktığımız yerde mi, taşfırın erkeği olarak devam mı?
Haluk her zaman taşfırın, vazgeçemiyor. Bakmayın siz, Türk insanının sevdiği bir karakter oldu, ben de seviyorum onu. Öyle görünmeyebilir ama duygusal, duyarlı tarafları var. Karısıyla ne kadar didişse de her seferinde karısının istediğini yapıyor.

Siz gerçekte ne kadar taşfırın erkeğisiniz?

Bilmiyorum ki... Ben Haluk kadar köşeli değilim ama onun gibi parmak arası terlik giymem, küçük ağaçları yemem!

Brokoli diyelim ona…
(Kahkahalar) Yani çok antipatik biri de olabilirdi bu karakter ama Birol çok iyi bir yazar. Çok iyi gözlem yapıyor.
Neden başka bir dizide oynamak yerine bu dizide oynuyorsunuz?
Yarın insanlar ‘Çocuklar Duymasın’daki adam’ diye hatırlayacak beni ve bundan son derece mutluyum. “Artık yeni şeyler yapacağım, beni o yeni şeylerle hatırlasınlar” gibi bir iddiam da yok işin aslı.

Niye yok? Oyuncusunuz ve hep aynı rolü oynamaktan sıkılmadınız mı?
Hayır sıkılmadım. Ayrıca bana her gün ‘Muhteşem Yüzyıl’dan ya da ‘Game of Thrones’tan teklif de gelmiyor.
Neden gelmiyor?
Bilmiyorum onu yapımcılara sorun. Belki de o kadar iyi bir oyuncu değilimdir!

Bu rolle özdeşleştiniz diye mi?

Bu dizi iyi bir dizi. Türk televizyon tarihinin en iyi birkaç işinden birini yaptık. İnsanlar sıkılıyor olsa tekrarlarını izlemezdi. Tekrarları bile bu kadar izlenen ikinci bir dizi daha yok, daha ne söyleyebilirim ki.

"BOŞANMAYI BÜYÜTMEYE GEREK YOK"
Kışın yine Birol Güven’in çektiği ‘Pamuk Prens’ filminde oynadınız ve “Taşfırın Haluk’tan başka şey oynayamıyor” diye sizi eleştirenlere yanıt verdiniz…
O hikaye, ünlü bir oyuncunun hayatıydı ve benim üzerimden anlattık. Yapım işlerinin arka bahçesini, kapıların arkasında neler konuşulduğunu hicvettik...

Kendinizle müthiş dalga geçtiniz ama! Gerçekten bu kadar komplekssiz misiniz?

Valla filmi çekebildiğime göre öyleyim demek! İşin açıkçası eğlendik biz. Birol çok güvendiğim bir adam. Bana zarar verecek bir şeye girmez.

Çok çok zekice bir işti. Hakkı verildi mi peki?
Hayır. Belki de çok erken yaptık. 20-30 yıl sonra çekilse insanların yaklaşımları değişmiş olabilirdi. İnsanlar belki bizim kendimizle böyle dalga geçmemizden hoşlanmadı.


Pamuk Prens’te oynamanız için eski eşiniz ikna etmiş sizi. Çapkınlıklarınız da anlatıldığı için “Oyna, daha ne kadar rezil olabilirsin ki” demiş. Doğru mu?

O işin esprisiydi...

Özel hayatınızda bir dönem yaşadığınız çalkantılar sizi böyle vahim bir duruma mı soktu diyecektim…
Kim niye rezil olacak? Çalmamışım çırpmamışım. Ne diyecekler, çapkın mı? Desinler! Artık bir sürü şeyi ciddiye almıyorum. Zamanında, bazı şeyleri yaşarken çok üzülüyoruz, hayat durdu bitti sanıyoruz ama öyle değil. Bizler TV ve magazin dünyasının figürleriyiz. Çok göz önünde olunca da ilişkiniz, aldığınız araba, taktığınız saat merak ediliyor. Bu işler böyle...

Yaşadıklarınızdan nasıl bir ders çıkardınız? Boşanmanız öncesinde olanlar…
Hayat bu… İlk boşanan ben değilim, son boşanan da olmam. Bunu çok büyütmeye gerek yok. Ben bardağın dolu tarafından bakıyorum. Evlilliğim bitti ama ilişkim bitmedi. Eski eşimle hâlâ dostuz, dünyalar güzeli bir kızım var. Basında bazı ayrılıkları görüyorum da aman Allah…

En büyük şansınız eski eşiniz Arzu Hanım galiba?

En büyük şanslarımdan biri. Ama eminim ben de Arzu Hanım için büyük bir şansım. O kadar da kendimi yedirmem yani. (gülüyor)

“Ben de pek çok hemcinsim gibi şehvet kurbanıyım” dediğiniz için sordum bunu..
Onu film için söyledim ama kim değil söyler misiniz? Sanki bu ülkede herkes bir ahlak gurusu. Bence herkes aynada kendine baksın. Ben yaptığım şeyin bedelini ödedim. Artık kimseye verecek hesabım yok. Ben nasıl başka birine hesap sormuyorsam başkası da bana soramaz. Sorarsa da vereceğim cevap çok basit: Sana ne!

50'DEN SONRA HİÇBİR ŞEY ARAMIYORSUN
Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
İki ay önce 50 yaşıma girdim ve ilk iş sigarayı bıraktım. 50 yaş bir erkeğin hayatında önemli. Yarım asır bitti demek. 50 yaşıma kadar her türlü şeyi yaptım. Birkaç hayata bedel güzel bir hayat yaşadım. Bir sürü ilişkim oldu, yedim, içtim, eğlendim, gezdim. Ama 50’den sonra sakin bir hayat istiyorum.

Çapkınlık da mı dahil bu söylediğinize?

Ya kadınlardan hoşlanmayan erkek var mıdır? Yani vardır da ben onlardan değilim. (Gülüyor)

Hayır kendinizi hicvettiğiniz filmde güzel kadın görünce kaşınız havaya kalkıyordu da, onu merak etmiştim…
E artık 50’den sonra kontrol etmeye başlıyorsun.

50’den sonra ilişki arayışı, kadınlardan beklentiler de değişiyor mu?

Hiçbir şey aramıyorsun! Karşına birileri çıkarsa da değerlendiriyorsun. İş gibi yani. Artık kanıtlayacak bir şeyiniz kalmıyor, onun rahatlığı siniyor üzerinize. Şu saatten sonra “öyle bir oyunculuk sergileyeyim ki insanlar görsünler” demiyorum. Çünkü gördüler, yeter!

BİR DAHA EVLENECEĞİMİ SANMIYORUM AMA...
Niye sizi itici ve ukala buluyorlar?

Önyargı olmasın o?

Niye önyargılılar?

Valla hiç sorgulamıyorum, çünkü umrumda değil. O insanlar da bana itici gelecektir muhtemelen. Ama başarılı insanlar itici bulunur.

Hayatınzda biri var mı?
Hayır yok.

Olsa, kızınızın onayı önemli midir, yoksa onu hiç bulaştırmaz mısınız?
Bilmiyorum ki, şu anda büyük büyük laflar etmenin manası yok. Ama önceliğim kızım, bu tartışılmaz.

Bir daha evlenmek?
Sanmıyorum ya... Ama büyük konuşmamak lazım.
Eski karınız hayatınızda çok önemli. O sadece dost mu sizin için, yakınlığınız başka türlü mü?
Arzu benim çok sevdiğim, aklına fikrine saygı duyduğum bir insan. Hayattaki en değerli varlığımın annesi. Benim için çok önemli.

Ya o evlenirse bir gün?
Hayat bu, olabilir, ne yapabilirim ki? Onun seçimlerine müdahale etme hakkım yok, biz boşanalı 10 sene oldu.



Kaynak: posta.com.t

Bu magazin haberleri de ilginizi çekebilir: